Sayfalar

3 Ekim 2014 Cuma

Glass Menagerie (Sırça Kümes)

1974'te kurulan Pittsburgh Public Theater (Halk Tiyatrosu) 40. yilini kutluyor.  2014-2015 sezonunun acilisini da 40 sene once sahlenenen ilk oyun olan Tennessee Williams'in (Thomas Lanier Williams III) Glass Menagerie (Sırça Kümes) oyunuyla dun yapti. Biz de sezon acilisinda bu ilk oyuna gittik ve biz de tiyatro sezonunu actik. Daha onumuzde Mayis ayina kadar bes oyun daha var: L'Hotel (Ed Dixon), My Fair Lady (Alan Jay Lerner ve Frederick Loewe),  How I Learned What I Learned (August Wilson), Othello (William Shakespeare), Buyer & Cellar (Jonathan Tolins).




1911 Mississipi, Columbus dogumlu Tennessee Williams sorunlu bir ailenin iki cocugundan birisiymis. 8 yasinda yakalandigi difteri hastaligi nedeniyle pek evden cikamayan Williams'a annesi bir daktilo alir ve yazi yazmaya boyle baslar. Sorunlu bir ailede buyuyen Williams'in oyunlarindaki karakterler kendi ailesinden izler tasir. Sirca Kumes oyunundaki Amanda'da kendi annesinden, Laura'da da kendi kiz kardesi Rose'dan esinlenmis. Oyunun anlaticisi Tom da aslinda kendisidir. Oyunda aslinda kendi hayat hikayesini tarihte o gune gidip gelerek anlatir. Babasi da oyundaki Tom ve Laura'nin babasi gibi ailesini terk etmis gitmis bir alkoliktir. Cocuklugunda gecirdigi bir hastaliktan dolayi Laura icine kapanik, utangactir ve cocuklugunda gecirdigi bir hastaliktan dolayi da bacagi engellidir. Arkadas edinmekte zorlanan Laura liseyi bitiremeden okuldan ayrilir ve evde zamanini camdan yapilmis hayvan figurleri koleksiyonu ile ilgilenerek ve klasik muzik dinleyerek gecirir. Amanda kocasi terk edip gittigi icin cocuklariyla gecinmeye calisan baskin bir karakterdir ve tek endisesi Laura'dir. Laura'nin alkol problemi olmayan biriyle evlenmesini ve yuva kurmasini cok istemektedir.

Sirca Kumes gerçek bir aile dramı aslinda. Her karakter kendi içinde binlerce duyguyu barındırıyor. Aile icindeki küskünlükleri, nefretleri, istekleri, hayalleri, caresizligi ve umutsuzlugu yansitan oyunda herkes kendisinden bir parça buluyor. Acikcasi butun karakterler beni ayri etkiledi. Tiyatrodan biraz buruk, biraz da kendi halime sukrederek ve icimde bir cok farkli duygu ile ciktim.

Williams'in belki de kendine en buyuk ilham kaynağı olan kızkardeşi Rose'dur. Hayatının büyük bir bölümünü şizofreni tanısı altında akıl hastanelerinde geçiren, narin, güzel bir kızmis. Birkaç başarısız terapi girişiminden sonra, paranoyak olmus. Anne babası, onu iyileştirmek amacıyla prefrontal lobotomiye izin vermis ve 1937’de Washington’da yapılan ameliyat kötü geçmis. Rose hayatının geri kalanına zihinsel engelli olarak gecirmis. Rose’un başarısızlıkla geçen ameliyati Williams’ın üzerinde derin izler bırakmis ve ailesini bu ameliyata izin verdikleri için asla affetmemis. Bu onu alkolizme sürükleyen nedenlerden biri olmus. Pek çok oyununda görülen dengesiz karakterleri kız kardeşi Rose’dan esinlendiği söyleyebiliriz. Williams annesinin olumunden sonra ozel bir klinige yatirdigi kardesinin bakim masraflarinin karsilanmasi icin oyunlarindan kazandigi paralari ve butun malvarligini kizkardesine birakmis. 1996 yilinda olen Rose da Tennesse'deki University of South'a 7 milyon dolar birakmis.

Arzu Tramvayı (A Streetcar Named Desire) ile 1948’de ve Kızgın Damdaki Kedi (Cat on a Hot Tin Roof) ile de 1955 yılında Pulitzer Tiyatro Ödülleri'nin sahibi olmus. Sırça Kümes ile 1945’de ve Iguana’nın Gecesi (The Night of the Iguana) ile de 1961 yılında New York Eleştirmenler Birliği ödülünü kazanmis. 1952'de yazdığı ve erkek arkadaşı Frank Merlo’ya ithaf ettigi  Gül Dövmesi (The Rose Tattoo ) oyunu ile de Tony Ödülleri’nde en iyi oyun ödülünü kazanmis. Cok sayida ilac icen ve alkol problemi olan Williams 1983 yilinda 71 yasindayken bogazina ilac kapagi kacinca bogularak oldu. Yakinlari olduruldugunu dusunse de polis kayitlarina alkol ve ilacın etkisiyle boğazına kaçan şişe kapağını dışarı atacak tepkiyi veremedigi seklinde gecmis.

Ustteki iki fotograf: https://www.facebook.com/media/set/?set=a.10152386337758388.1073741844.24227248387&type=1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder