Sayfalar

13 Nisan 2014 Pazar

Philadelphia 3: Barnes Vakfı (The Barnes Foundation) ve Albert Barnes

Barnes Vakfi, 1922 yilinda Albert Coombs Barnes (d.1872, Philadelphia - o.1951, Merion) tarafindan sanat egitimini tesvik etmek ve guzel sanatlara deger katmak amaciyla Philadelphia'ya 10 km uzakliktaki Merion sehrinde kurulmus. Albert Barnes empresyonizm (izlenimcilik, impressionizm- Fransa 19.yy - Doğadaki unsurların kişinin içinde oluşturduğu izlenimleri, duygusal izleri yansıtmayı hedefler. Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı objektif bir gerçek olarak değil, kendilerinde yarattığı izlenimi resme aktarırlar.-Wikipedia), empresyonizm-sonrasi (Post-Impressionist) ve erken modern donem ressamlarina ait eserleri, Afrika'ya ozgu heykel, Amerikan yerlilerine ait seramik, taki, tekstil urunleri ve dekoratif sanat urunlerini ve Asya'ya ve Akdeniz bolgesine ozgu antikalari bir araya getirmis. Koleksiyonunda eserleri bulunan onemli ressamlar soyledir: Pierre-Auguste Renoir (181 adet), Paul Cézanne (67 adet), Henri Matisse (59 adet), Pablo Picasso (18 adet), Vincent van Gogh (6 adet), Henri Rousseau (18 adet), Amedeo Modigliani (11 adet), Chaim Soutine (19 adet), Giorgio de Chirico (10 adet), Charles Demuth (44 adet), William Glackens (71 adet), Horace Pippin (4 adet), Camille Pissarro (1 adet), Edgar Degas (4 adet), Eduard Manet (4 adet), Claude Monet (3 adet), Peter Paul Rubens (3 adet) ve Maurice Prendergast (21 adet).

Isci bir ailenin cocugu olup Philadelphia'da buyuyen Albert Barnes lise'den sonra Pensilvanya Universitesi'nde tip egitimi alarak Almanya'ya ilac bilimi ve kimya alaninda egitim almak icin gider. 1901 yilinda Amerika'ya geri donerek Herman Hill ile birlikte yeni dogan bebeklerde goz enfeksiyonunu engelleyen Argyrol isimli antiseptigi piyasaya surerler. 1908 yilinda Hill'in hisselerini de satin alarak sirketin tek sahibi ve 35 yasinda milyoner olur. Liseden arkadasi olan ressam William Glackens araciligiyla sanata ve resme ilgi duymaya baslar. 1911yilinda William Glackens'a 20.000 dolar vererek "modern" donem Fransiz tablolari satin almasini ister ve Glackens Barnes'in koleksiyonunun ilk parcalari olan 20 adet tabloyla Philadelphia'ya geri doner. 1912 yilinda Paris'e yaptigi bir seyahat sirasinda sanat elestirmeni bir arkadasinin evine davet edilir ve burada ressam Matisse ve Picasso ile ve daha sonra da Paris'te bir sanat simsari tarafindan Modigliani'nin eserleriyle tanisir. Tum dunyada hakim olan fakirlik, ekonomik kriz ve ABD'deki buyuk buhrandan (Great Depression) dolayi cok onemli sanat eserlerini cok cuzi miktarlara alma firsati bulur. Mesela Picasso'nun The Peasants and Oxen adli tablosuna 2010 yilinin parasiyla sadece 6500 dolar, Matisse'in The Joy of Life adli tablosuna da 4000 dolar oder. 1922 yilinda sanat egitimini tesvik etmek ve guzel sanatlara deger katmak amaciyla Barnes Vakfi'ni kurar. Bu arada Barnes sanat egitimi almaya devam eder ve William James, George Santayana ve John Dewey'den etkilenerek insanlarin sanati nasil gordugune ve sanattan ne ogrendigine dair dusunmeye ve teoriler uretmeye baslar. Ticaretini yaptigi Argyrol ilacinin yerini alacak olan antibiyotigin kesfedilmesinden  ve 1929 finansal kriziyle borsanin cokmesinden hemen once cok vakitli verilmis bir kararla sirketini 6 milyon dolara satarak servetine servet katar. 

Barnes aslinda bu vakfi kurarken bir muze degil bir egitim merkezi kurmayi ve sanat eserlerini estetik teorilere gore biraraya getirerek Merion'daki konaginda sergilemeyi amaclar. Hic bir zaman bir kuratorden ya da bir sanat elestirmeninden destek almayi dusunmez. Halkin koleksiyona sadece izinle ulasabildigi bu egitim merkezi 1925 yilinda acilir. Tablolari, antika mobilyalari, vazolari, samdanlari, tahta oyma maskelerle, kapi kolu, kepce gibi antika objelerle kendi icinde bir harmoni yaratacak sekilde, simetriye dikkat ederek ve estetik teorilere uygun bir sekilde duvarlarda bir araya getirir. Bu objelerin, tablolarin ve antika mobilyalarin ahengini bozacak bir aciklama, yazi koymak istemez. 
Tablolarin cercevelerine cok onem verir ve onlarin da estetik bir butun halinde olmasina ozen gosterir. Butun sanat muzelerinde sanat eserleri genelde donem donem ayrilmisken burada oyle bir ayrima gidilmemis. Mesela soldaki ilk fotografta goruldugu uzere Picasso'nun Head of a Women (1907) isimli tablosunu, Modigliani'nin Madame Hanka Zborowski Leaning on a Chair (1919) tablosunu ve Afrikali yerlilere ait tahta oyma masklarla yanyana sergilemis ve tablolalarindaki kafalarin masklarla birbirine benzerligine dikkat cekmeye calismis. Ikinci fotografta ise ortadaki Renoir'in Young Mother  (1881) tablosunun renkleriyle altinda duran antika sandigin renklerindeki uyuma ve soluna koydugu Cezanne'in Millstone and Cistern under Trees (1894) tablosuyla sagina koydugu Renoir'in Wood Chair (1892) isimli tablosunda benzer manzara temasini iki farkli ressamin nasil farkli isledigine dikkat cekmeye calismis. Sandalyelerin, koselerde duran sehpa ve ibriklerin, her tablonun uzerinde asili duran metal islemelerin ve sandigin uzerindeki dekoratif esyalarin uyumu ve simeterisi de goze carpiyor.

Barnes aslinda degisik bir insan ve genis bir hayat ve sanat gorusune sahipmis. Sanatin para kazanma arzusu icin kullanilmasina ve muzelerin ticarethaneye donusturulmesine karsi. Bu yuzden kendi koleksiyonunun da maddi kazanc elde etmek icin halka degil sadece ogrencilere ve sanat egitimi almak isteyenlere acik olmasini istiyor. Philadelphia'daki sanat camiasi Barnes'i bu goruslerinden dolayi ve koleksiyonunu kamuya acmamasindan dolayi elestiriyor. Uzun yillar Philadelphia'daki sanat baronlarina ve sanat kurumlarina olan nefreti ve bu kurumlarda ust duzeyde gorev alan insanlarla yasadigi catismalardan dolayi vasiyetinde vakfin yonetimini hangi kuruma birakacagina karar veremiyor. Olmesine yakin vasiyetinde yaptigi degisiklikle vakfi Merion yakinlarindaki Afrikali-Amerikalilarin daha cok gittigi kucuk bir devlet universitesi olan Lincoln Universitesi'ne birakiyor. 1951 yilinda trafikte dur levhasinda durmayip gecerken bir kamyonun aracina carpmasi sonucu öluyor ve vakfin yonetimi Lincoln Universitesi'ne geciyor. 1980'li yillardan sonra Lincoln Universitesi'nin icinde bulundugu mali sorundan, ziyaretci sayisindaki kisitlamalardan ve eserlerin odunc verilmesini, satilmasini engelleyen kurallardan dolayi vakif bir dar bogaza giriyor ve kendisini idame ettirecek fonu yaratamaz hale geliyor. Philadelphia Belediyesi ve Philadelphia'daki sanat baronlari bu koleksiyona hakim olmayi ve bu koleksiyonu Philadelphia sehir merkezine tasimayi kafalarina koymuslar zaten. Boylece yavas yavas Barnes'in vasiyetindeki kurallar ihlal edilmeye baslaniyor. Once fon yaratmak icin koleksiyon Avrupa ve Amerika turnesine cikartiliyor, sonra koleksiyon daha fazla gun ziyaretciye aciliyor. Daha fazla ziyaretci, daha fazla otopark sorununa neden oluyor. Merion'da muzenin yakinlarina bir otopark yapilmasi icin ugrasilsa da buradaki halk buna karsi cikiyor ve artik koleksiyonun Philadelphia'ya tasinmasi gundeme geliyor fakat Lincoln Universitesi'nin sectigi 5 kisiden olusan vakif yonetimi buna karsi cikiyor. Lincoln Univesitesi icinde bulundugu finansal krizden cikmak icin para karsiligi vakif yonetimindeki kisi sayisini 15'e cikarma fikrini kabul ediyor ve Philadelphia'daki degisik sanat kurumlarindan 10 kisi daha yonetime katiliyor. Boylece Lincoln Universitesi'nden secilen 5 kisi azinlik durumuna dusuyor ve isler artik daha da kolaylasiyor. 

Vakif yonetimi Barnes'in vasiyetinde yazan kurallarin degistirilmesi icin mahkemeye basvuruyor ve 2009 yilinda vakfin devami ve koleksiyonun korunmasi ve halkin daha kolay erisiminin saglanmasi icin mahkeme koleksiyonun Philadelphia'ya tasinmasinin onundeki engellerin kaldirilmasina karar veriyor. Boylece Barnes'in yillarca catistigi ve uzak durmaya calistigi Philadelphia'daki sanat baronlari ve sehir yonetimi galip cikiyor. 2012 yilinda Philadelphia'daki muzeler bolgesine devletin 100 milyon dolar ayirdigi butce ile yeni bir bina yapiliyor ve koleksiyon buraya tasiniyor. Bu yeni muzedeki odalar Barnes'in istedigi sekilde ayni buyuklukte ve bicimde tasarlanip ama bu sefer muze olarak hergun ziyaretciye aciliyor. Odalarin kucuk olmasindan dolayi yine de giren ziyaretci sayisi sinirli sayida tutulmaya calisildigi icin ya onceden rezervasyon yaptirmak gerekiyor ya da gunun erken saatlerinde gitmek gerekiyor. Her ayin ilk pazar gunu de ucretsiz olarak gezilebiliyor.


Cok degisik, guzel bir muze. Acayip bir koleksiyona sahip ancak Barnes'in vasiyetine uyulmadigi icin uzuldum. Daha cok kisinin ziyaretine acildigi icin de sevindim. Bu yeni muzeyi gezmeyip bu karari protesto eden bir cok insan varmis ve ayrica bu olayin bir de belgeseli cekilmis 2009 yilinda - the Art of Steal. Butun bu olaylari farkli kisilerle yapilan roportajlarla detayli bir bicimde anlatmislar. Belgeselde gosterilen her fotograf ya da videoda Barnes kucaginda kopegiyle gorunuyor. Kopegine cok duskunmus sanirim. 

Muzede her odanin duvarlarinda bir cok sanat eseri asili ve hic bir aciklayici yaziya yer verilmemis. Bu yuzden her odaya, odanin duvarlarindaki sanat eserlerinin sahibini, orijinini, tarihini yazan kitapciklar koymuslar. Barnes aslinda her muzede oldugu gibi tablolari beyaz duvarlara yan yana asmak istememis. Sanat egitimi alan ogrencilerin ve ziyaretcilerin hangi tablo hangi ressama ait bilgisinden ziyade mobilya, tablo, kucuk objelerden olusan harmoniyi, estetigi, simetriyi, renklerin, objelerin ve resimlerdeki temalarin uyumuna odaklanmasini istemis. Bu acidan diger sanat muzelerinden farkli bir dunya burasi. Baska bir yere tasinsa bile bu kendine has kompozisyonun korunmus olmasi cok onemli ve ileride de bu halinin korunmasi gerekir. Iyi ki koleksiyonu toptan Philadelphia Sanat Muzesi'ne katmayi dusunmemisler. 

Bunlarla ilgili bilgi edinirken olaylarin bu asamaya gelmesine Barnes'in kotu kararlarinin neden oldugunu iddia eden bir kac kose yazisina denk geldim. Genelde suclamalar bir vakfin devaminin tek basina kucuk bir devlet universitesinin devamina ve saglikli islemesine bagli birakmasina ve vakfin sermayesini sadece devlet bono ve tahvilleriyle isletilebilir sekilde kisitli birakmasina dairdi. Ziyaretci sayisindaki kisitlamalar ve eserlerin fon yaratabilmek icin kisa sureli odunc verilmesinin ya da bazilarinin satilmasinin yasaklandigi bir vasiyetin hep bu sonuclara neden oldugunu yazmislar. Bunlarin tabii ki biraz etkisi olabilir ancak asil sorun Barnes'in Philadelphia'daki sanat elestirmenleriyle, sanat baronlariyla yasadigi catisma ve bu kisilerin ve sehri yonetenlerin bu kadar devasa bir koleksiyona hakim olma istegi. Bu koleksiyonun Philadelphia'ya turist ve para cekecegi asikar. Yani aslinda butun mesele para ve guc. Bence Barnes bu vakfi hangi kuruma birakirsa biraksin sonuc yine de er ya da gec bu sekilde olurdu. 

Sali gunleri kapali olan muze diger gunler 10'da acilip Cuma (aksam 9'da) haric 6'da kapaniyor. Giris ucreti tam 22, ogrenci 10 dolar. Sesli anlatim cihazlari bu fiyata dahil. Her ayin ilk pazar gunu giris ucretsiz. Gercekten hakki vererek bu muzeyi gezmek icin en az 3 saat ayirmak gerekir. Iceride ucretsiz vestiyer hizmeti ve de degerli esya koymak icin kilitli dolaplar bulunuyor. Guzel bir de restaurant var ama ne yazik ki her gun 3'te kapaniyor. Kahve standi ise 5'e kadar acik. Icecek-yiyecekle sergi odalarina girilmesine izin verilmiyor ayrica flassiz da olsa fotograf cekmek ve salonlarda yerdeki cizginin obur tarafina gecmek kesinlikle yasak. Her odada bulunan gorevliler bu konuda baya ciddiler. 

Fotograflar: 
http://en.wikipedia.org/wiki/Albert_C._Barnes
http://paintrock.net/starwars/pages/the_barnes_foundation.htm
http://new.pentagram.com/2013/01/new-work-the-barnes-foundation/
http://dreamdogsart.typepad.com/art/2010/11/albert-c-barnes-and-fid%C3%A8le.html
http://www.vanityfair.com/online/daily/2012/05/barnes-foundation-building-tod-williams-billie-tsien

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder