South Beach, Miami sehir merkezinin dogusundaki Miami Beach isimli adanin guney kismina deniyor. Burasi kumsallariyla, gece hayatiyla, restoranlariyla unlu bir tatil kasabasi. Yapilacabilecek en guzel aktivite gun boyu sahilde kitap okumak, guneslenmek ve su sporlari yapmak. Biz de bir gunumuzu butun gun kumsalda vakit gecirmek icin ayirdik, cok da iyi yaptik. Incecik bir kum ve
turkuaz bir deniz ama su biraz soguk ve dalgali oldugu icin hic yuzemedik. South Beach’te otopark ve sezlong-semsiye kiralama ucretleri cok pahali. Iki
sezlong ve bir semsiye icin 60 Dolar istediler. Yollarda hep plaj semsiyesini/sandalyesini sirtinda tasiyan insanlar gormustuk simdi daha iyi anladik nedenini. South Beach'teki diger bir sorun ise otopark. Miami’ye tatile gelirken mumkunse ucretsiz otoparki olan bir yer bulmak iyi olur cunku caddelerin cogu orada
yasayanlara ayrilmis durumda. Park metrelere de sinirli surede parkedilebiliyor.
Bazi otellerden de 10 Dolar karsiliginda gunluk otopark bileti
alinabiliyormus. Biz kaldigimiz yeri
Airbnb’den ayarladigimiz icin ozellikle ucretsiz otoparki olan bir yeri tercih
ettik.
South Beach’in aslinda uc tane gezilmesi gereken ana caddesi
var. Bunlardan biri sahil kenarindaki Duval Caddesi, digerleri de ona paralel
olan Collins ve Washington Bulvarlari’dir. Bu caddelerde bir cok
restoran, kafe, gece klubu, bar, supermarket, sanat galerisi ve magaza var. Bu
caddelerin 14. Cadde ve 5. Cadde arasinda kalan bolgesine “Art Deco Bolgesi”
deniyor. Art Deco Bolgesi 1920'li ve 1930'lu yillara ozgu mimari tasarim ve
dekorasyona ait olan evlerin oldugu bolge anlamina geliyor.
Bunlarin
disinda Espanola Way ve Lincoln Road Mall South Beach’de gorulmesi gereken
yerlerden. Lincoln Road Mall trafige kapali bir cadde uzerine kurulan alisveris
merkezi. Yolun saginda solunda bir suru magaza, kitapci, sanat galerileri,
restoranlar ve kafeler bulunuyor. Yolun orta kismini da restoranlarin,
kafelerin masalari icin ayirmislar. Paul diye bir Fransiz pastanesinde bir gun kahvalti yaptik. Guzel tatlilari,
kruvasan, kurabiye, pasta ve ekmekleri var. Istege gore yumurta ve omlet de yapiyorlar. Sabahlari epey uzun bir kuyruk oluyor burada siparis vermek icin ama kahvaltilari guzeldi.
Kahveyi de orta boy bir termosta getiriyorlar. Ilk defa Porto Riko’da tadip, begendigim
Flan diye bir tatli vardi ve Paul’da gorunce dayanamadim, yedim. O da gayet
lezzetliydi.



Espanola Way,
14. ve 15. Caddeler ile Pensilvanya ve Washington Bulvarlari arasindaki Ispanyollardan
kalma tarihi binalarin oldugu trafige kapali bir yol. Lincoln Road Mall’dan daha kisa ve daha cok restoran, bar agirlikli.
Restore edilmis tarihi
binalarin girisleri hep restoran olarak isletiliyor. Butun restoranlarin
masalari kaldirima yayilmis durumda. Isil isil, eglenceli ve neseli bir yol
burasi. Fransiz, Italyan, Meksika, Kuba restoranlari ve bir kac kafe, bar,
dondurmaci ve yogurtcu falan bulunuyor. Espanalo
Way’deki restoranlarin cogu biraz turist tuzagi aslinda. Bir tabak makarnaya
20-25 Dolar ya da suya falan ekstra fiyat cakabiliyorlar. Zaten Miami bolgesinde her yerde genel bir
uygulama olarak %18 bahsis direk hesaba yansitiliyor. O yuzden bir yere
oturmadan once mutlaka menulerine bakmak gerekiyor.

Biz bu cadde uzerinde iki yerde yemek yedik. Biri caddenin hemen basindaki Havana 1957 isimli Kuba yemekleri yapan bir yer, digeri de Hosteria Romana isimli Italyan yemekleri yapan bir restoran.
Havana
1957’de bizimle ilgilenen garson Ingilizce bilmiyordu ve surekli
Ispanyolca konusmaya calisti bizimle. Suyu siparis etmek icin bir kac defa tekrar
ettik. Sonrasinda gelen su soguk degildi ve suyun soguk olmagidini ve suyumuza
buz istedigimizi de cok zor anlattik. Etrafimizdaki insanlar da Ispanyolca
konusyordu hep. Tamam bu bolgede Ispanyolca konusan fazla ama South Beach turistik bir yer ve Espanalo Way de buranin en turistik yeri. Hic degilse
buralara garson alirken biraz iki dile de hakim insanlar bulmalari gerekiyor ki
ABD’de boyle kisileri bulmak cok zor degil. Neyse… Biz Enchilado de Camarones ($19.15)
ve Palomilla a la Plancha ($15.50) isimli yemeklerden siparis verdik. Ilki criolla soslu karides, beyaz pirinc
pilavi ve kizarmis tatli plantain (plantif) ile servis edildi. Digeri ise uzeri
maydanozla ve karamelize edilmis soganlarla suslenmis Kuba biftegi, yaninda
moro pilavi ve mojo soslu haslanmis yuka (yucca) ile servis edildi. Moro pilavi
beyaz pirinc pilavinin haslanmis siyah fasulye ezmesiyle karistirilmasiyla
yapiliyor. Rengi de patlican moruna caliyor ve cok lezzetli. Mojo soslu yuka da
yumusacik ve lezzetliydi. Mojo sosu lime denilen bir cesit yesil limonun suyu
ile yapilan eksi bir sos. Sanirim yukayi haslayip bu sosu uzerine dokmusler. Et
biraz sert ve kuru idi. Belki bu ben tam pismis istedigim icin oyle olmustur,
orta piskinlikte isteseydim belki daha sulu olabilirdi. Hos bazen tam pismis
istedigim zaman bile cok lezzetli, yumusacik ve sulu olabiliyor ama onu da
tutturmak cok zor meziyet sanirim. Havana 1957’de yemegin en guzel bolumu
tatlinin masaya geldigi andiJ Crème Brule…Uzeri karamel sosuyla
suslenmis ve yaninda kendi hazirladiklari krem santi ile servis edildi. Inanilmaz
lezzetliydi. Bir daha Maimi’ye gidersem burada mutlaka tekrar yemek yiyecegim, sirf uzerine tatli yiyebilmek
icin.
Yemek
yedigimiz diger bir yer de bir Italyan restorani olan Hosteria Romana idi.
Buranin ic dekorasyonu et, peynir ve deniz urunleri satan tarihi bir
sarkuteriye benziyordu. Her yerde tuz ya da kurutma gibi yontemlerle muhafaza
edilen pastirmaya benzeyen etlerden (cured meat) asiliydi. Et cesitlerini,
deniz mahsullerini ve soguk meze ve salatalari soguk dolaplarin icinde
sergilemisler. Ne siparis vereceginizi onceden gorerek karar
vermek mumkun. Biz burada izgara karisik deniz urunleri soyledik ve salata ile
servis edildi. Buyuk bir tepsi icinde ahtapot, kral karides (langostinos),
kalamar, mercan ve somon baligi filetolari ve yanlarinda etleri banmak icin yag
ile geldi. Tek ana yemek olarak bunu siparis verdik ama epey buyuktu ve salata
ile birlikte bize fazlasiyla yetti. Deniz urunleri zaten izgarada ayri bir
lezzetli oluyor ve bu da gercekten cok lezzetliydi.
Hizli
fakat lezzetli bir seyler yemek istiyorsaniz mutlaka South Beach’teki 1988’den beri
acik olan Fransiz bufesi La Sandwicherie’ye ugrayin derim. Burasi yol kenarinda
minik bir bar gibi cunku minik bir bufenin onune bar sandalyeleri koymuslar. Sandvic,
salata, smoothie, taze sikilmis meyve suyu ve tatli cesitleri var menulerinde. Smootie
secenekleri gercekten cok fazla. Her cesit sebze, meyveyi menuye eklemisler,
kereviz bile vardi yani gerisini siz dusunun. Sandvic siparis verecekseniz
ekmek olarak secenekler fransiz ekmegi, kruvasan ve tam tahilli ekmek. Biz fransiz ekmeginde ton balikli sandvic siparis ettik. Cok
fazla sandvic yiyen bir insan degilimdir ama ben bile cok begendim. Gercekten
cok lezzetliydi ve fiyatlari da cok uygundu (5-9 Dolar arasinda).
Miami, gece klupleri ile meshur bir sehir ve her klubun de yuksek giris ucretleri var.
Yelp’den ve Tripadvisor’dan okudugumuz yorumlara gore bu ucretler gunune,
kisiye, gruptaki insan sayisina, kisinin kiyafetine yani kapidaki adamin moduna gore
degisiyorJ ve duydugumuz fiyatlar 150 dolara kadar
cikiyordu. Sadece giris ucreti bu ve hic bir icecek falan bu fiyata dahil
degil. Genel olarak yazilanlardan anladigimiz uzere yalniz erkeklerden cok daha
fazla giris ucreti istedikleri ve istedikleri ucretleri verebilecek olsaniz
bile buralara girebileceginizin bir garantisi yok. Bir kac yoruma gore mesela
bir kadini ayakkabisi topuklu olmadigi icin almamislar ve gitmis ayakkabi almis
kendine iceriye girebilmek icinJ Komik bir kac yorum vardi hatta “koca memeli ve sifir beden degilseniz buraya
giremezsiniz” diye haha… Ickilerin fiyatlari da cok fahis. En meshur gece
klupleri Mansion, LIV, Nikki’s Beach Club, Mango’s Tropical, Cleveland ve
Twist. Biz Mango’s Tropical ve Cleveland’a gidebildik sadece. Cleveland acik hava
bir gece klubu ama muzikler beni cok acmadi. Mango’s Tropical ise genelde salsa
muzikleri calan, danscilarin sahne aldigi guzel bir klup, restoran kismi da var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder